Yaşam

Test Çekimi: Okulda size ne öğretiyorlar!

Komedi yapımlarını büyük ölçüde kendini anlatan ve hiciv içeren dizilerden seçen BluTV’nin son yerli komedisi ‘Test Shot’, iki bölüme ayrılan altı bölümle ekranlara geldi. Dizi, Kübra isimli oyuncunun yaşadıklarını konu alırken bölümler çeyrek saat sürüyor. Diziyi değerlendirmeden önce kısaca konusunu açıklayalım.

MAYMUNDAN İNSANA GEÇEN BİR DENEYİMİ PAYLAŞMAK: ROLE GİRMEK!

‘Deneme Çekimi’ sürekli devam eden belirli olaylardan ziyade çeşitli deneyleri/girişimleri konu alan, her bölümde konuklarıyla birlikte yeni durumları canlandıran bir dizi. Olaylar konservatuar mezunu Kübra’nın başına gelir. Oyunculuk eğitimi alan Kübra şansını bölümde denemek ister. Kimi zaman ünlü sınıf arkadaşlarının bağlantılarını kullanarak, kimi zaman da yeni kanallara yönelerek kendine yol açmaya çalışan genç oyuncu, ilk bölümde ulusal bir kanalın tarihi kostümlü dizisinde rol almak için kolları sıvadı. ikinci bölümde ise dijital bir platformun cesur çalışmasında şansını deniyor. Üçüncü bölümde ise bir imalatçı firmada daha kurumsal bir çerçevede test edildiğini görüyoruz. Yönetmene seçmeler veren Kübra, maymun oyuncu bir menajerin isyanından bu alanda hiçbir hakkının olmadığını öğrenir. Kübra, maymun olmasa da gözlerini açar ve duygusal gerilimini ağlayarak atar.

Diğer kısımlarda deneme ve kaşıma çabası değişmiyor. Kübra sansasyonel bir dergi yayınında yer alıyor, bir sanat sinemasının yönetmeninin karşısında oturuyor ve ulusal bir televizyon komedi programında aksanlı bir karakteri canlandırıyor. Böylece televizyondan dijitale, dönem dizilerinden komedi ve sanat sinemasına kadar her sektörden heyecanını çekiyor.

YAPIMCI ASLI İNANDIK’IN HİKAYESİNE ‘HAYIR’ DİYEBİLİR Mİ?

‘Test Shot’, naif konusu ve duygusal iç gözlemiyle bir dal parodisi olarak nitelendirilebilir. Geçtiğimiz aylarda oyunculuk odaklı bölüm incelemesi “Donadona” MUBI platformunda yayınlanmıştı. Üstelik oyuncuların profesyonel kariyerlerinde geçirdikleri süre hemen hemen her yerel platformun ilgisini çekiyor. Örneğin TRT’nin online platformu Tabi’de izlediğimiz ‘Yardımcı Oyuncu’ dizisi, bir figüranın şubeye tutunma mücadelesini konu alıyor. Son yıllarda oyuncuların ve komedyenlerin kendilerini ifade ettiği çalışmalar popüler hale geldi. ‘Test Çekimi’nde ise kendini oynama gibi bir durum söz konusu değil ve bu ayrım, prodüksiyonu daha kritik bir boyuta taşıyor.

Dizinin dayandığı kısa öykülerle çalışma pratiği kesinlikle yeni bir izleyici kitlesine hitap ediyor. “Arka planda aksın” mantığıyla şekillenen bu yeni bakış açısı, odaklanma sorunu yaşayan her yaştan izleyicinin “seslendirin yeter” ihtiyacına cevap verirken, bölüme ait bilgilerin de yer aldığı anlatılar ortaya çıkıyor. abartılarak ya da nüanslanarak, tanıdık sularda yüzülerek işlenir. Yaygın olarak konuşulan ve bilineni konuya yabancı bir izleyici kitlesi için tüketime hazır hale getirmek yenilikçi ve çarpıcı olmasa da, bu tür yapımlar kurgunun kıyısında güneşlenmek yerine insanların hep aynı havuzda yüzdüğünü gösteriyor. Dolayısıyla oyunculuk bölümünün sorunlarını anlatan diziler, bunları ortaya çıkaracak bir rol üstlenirken bu kadar büyük görevler üstlenmiyor; En fazla “havuz kenarına” gelir, vücudunuzu tazelemek için içeceğinizden bir yudum alır ve yola devam edersiniz.

‘Test Çekimi’ az önce de belirttiğimiz gibi yenilikçi ya da çarpıcı değil ama hikaye anlatımı açısından kısayollara gitmeyen bir yapım. Aslı İnandık dizide pekala kendisi olabiliyordu. Yazardı, kendisi oynuyordu. Bildiğiniz gibi birçok örneğini gördük. Ama İnandık taklitle yetinmez, taklitle yönetmez; Mizah duyarlılığı gözlem ve kuruculuk açısından belli bir olgunluğa ulaşmış ancak diğer yandan yazım tarzının zayıf olduğu da söylenemez. Yapımcı Aslı İnandık’ın hikayesine hayır der mi? Şunu soralım: Üretici açısından bir fark yaratır mı? Cevapları aslında biliyoruz. Burada İnandık’ın Kübra’sının pahalı olduğunu söyleyebiliriz. Kübra’nın ne derece karakter olduğu tartışılır. Kübra’yı, gözlem ve deneyimlerden süzülen, mayalanan, inşa edilen bir dizi tepki ve hareket olarak tanımlayabiliriz. Zaten bu kadar çok “küçük” oyun varken onu karakter düzeyinde yorumlamak zor. Kübra bir sektörün kendine yansıtma çabasının sonucudur, yani bir fantezi ürünüdür ama kendi ayakları üzerinde durabilmesi açısından değerlidir.

BİR AKTÖR VE BİR ‘HİKAYE ANLATICI’ BULMAK ÇOK ÖNEMLİ BİR KONU

Kübra, kendisini değil sosyal çevresini ve iş arkadaşlarını öne çıkaran bir karakterin ve grubun vahim tablosunu yansıtıyor. Zor çalışma koşulları, beceriksiz yapımcıların varlığı, kibirli bölüm oyuncularının şımarık davranışları, programlarına aldıkları konukları kışkırtıp seyirci peşinde koşanların küstahlıkları, sette yaşanan saçma sapan olaylarla birleşiyor. Bu noktada karakterler imdada yetişiyor. Bir elinde nargile, dilinde sofistike bir kelime dağarcığı olan dizi yapımcıları, fildişi kulelerinde sanat yaptığını sanan yönetmenler, her türden yönetici yapımcılar, yapım yöneticileri. Gemilerini, bahçelerini işletenlerin dünyasında Kübra her karede sınanıyor. Her bölüm bir deneme çekimine katılır. Ondan duygular isteniyor, ondan oyunlar isteniyor. Ama her şeyden önce Kübra, katıldığı programa kendini hikaye anlatıcısı olarak tanımlayarak son verir. Oyunculuğun harabeye döndüğü, sosyal medyadaki takipçi sayısına göre rollerin dağıtıldığı, sektörel kalıpların daraldığı bir dönemde işin özüne inerek hikaye anlatma geleneğinin sürdürücüsü olduğunu söylüyor.

FERİBOTTAN İNDİM PAYLAŞARAK 10 DAKİKADA GELDİM!

Kübra’nın hikâyesini farklı kılan unsur şüphesiz ki aşağıdan bakmasıdır. Kübra artık başarısız olmuş, kendine hakim olamayan bir oyuncudur. Onlar denedikçe daha önce deneyip başaranları ve neler başardıklarını ortaya çıkarırken aynı zamanda tıbbi bir çürüğü de ortaya çıkarıyor. Gösterinin tüm boşlukları doldurduğu koşullarda; Samimiyetin kaybolduğu, bir anda donup babanın kaybından bahsetmenin şenlikli görünen ama aslında katatonik bir davranış bozukluğuyla buluştuğu bir ortamda geçersiz gülümsemelerin kaybolduğu bir dünyada, gerçekler rollere dönüştükçe roller de kendileriyle birleşiyor. gerçeklik. Başarılı olanların, sıfırdan başlayıp merdivenleri tırmananların, arkadaşlarıyla parti yaptıkları, yöneticilerinden eğlence aldıkları ve bunu “dağıttıkları” branşta kuralları elbette sınıflar belirliyor. Meyve suyu formüle eden üreticiler, eski fraklı hizmetçilerine hazırlatıyor ya da canları istediğinde Alaçatı’daki şifalı ot festivaline gidiyorlar. Bu nüfuzlu kişilerin evleri her zaman Boğaz manzaralıdır! Çünkü Kübra oraya hep vapurla ya da minibüsle ulaşıyor. Süresi on ila on beş dakikadır. Kübra, sektör açısından olumlu olacak bir deneme atışına yakın görünse de denizin değil manzaranın sahipleri, git onu öldür demeden hareket edemiyor.

Üstelik Kübra ile Kübraları hizaya getirmeye çalışan yalnızca üst sınıf yapımcılar değil, onların yanılsamalarının kurbanı olan ve karikatürize edilen yönetmenler de oluyor. Böyle bir algı var. Dördüncü bölümde Nuri Bilge Ceylan’ın anıldığı sahnede, oyuncunun oyununa fazlasıyla takıntılı olan yönetmen (Murat Kılıç’ın canlandırdığı) sitemli ve alaycı bir ses tonuyla şöyle diyor: “Sana okulda ne öğretiyorlar? ” diyor. Benzer bir yargı olmasa da aynı soruyu “Armut Ağacı”nın kamera arkası görüntülerinde de duymuştuk. Nuri Bilge Ceylan, Bennu Yıldırımlar’ı “Okulda konsantre olmayı çok öğretiyorlar” diyerek azarlıyordu. Yönetmenin bu sahnedeki kaygısı doğallığın kaybedilmesi, ezberin ve sorgulanmadan öğretilenlerin kullanılmasıdır. Yıldırımlar’ın performansı ya da tartışmaya subjektif müdahalesi ne olursa olsun, Ceylan iddiasında haklıydı. Teorik olarak doğruydu… Teorik olarak bu haklılığın kitabın doğruluğuyla çelişmesi, yönetmenin takdirinin okulda öğretilenlerle çelişmesi anlaşılır, ama aynı zamanda egoların çatışıp gölgeler halindeyken oyuncuların ezildiği de bir gerçek. kavga. Özellikle erkek egemen yönetmenlerin olduğu bir dünyada kadın oyuncuların insafına bırakıldığını, iyi sinemalarda yer alabilmek için oyunculuk anlayışından ödün verdiklerini söylemek mümkün. ‘Test Çekimi’, Kübra’yı birçok ortama sokarak, birçok testten geçerek sektöre kuşbakışı bir bakış sunuyor! Tabii manzara kuş bakışı olsa da yollar kanatlarla gidilmiyor.

İNANDIK HAKKINDA ÇOK KISA BİR BİLGİ

Başrolde izlediğimiz Aslı İnandık, bir oyuncunun sıkıntılarını, hazırlık süreçlerini, beklentilerini ve korkularını başarıyla yansıtan bir performans sergiledi; Çantasındaki tüm becerileri bize açıkladı. İnandık, tepki/tepki merkezli olmayan oyunculuk sunuyor. Dizide istenilen rol, ana fikir ve yakın çekimler; Yani bir bakıma oyun, tema ve tekniğin kesişiminde bir tepkisizlik hali var. Bu, kesintisiz akan bir dünyaya dahil olan bir oyuncu. Kübra da tüm oyuncular gibi kendini akışa bırakmadan teslim olmayı tercih eden bir duruş sergiliyor. Kübra oyunculuk yapmak, rol almak, hayatta kalmak, belki de ideallerine yaklaşmak istiyor ve tüm bunları içselleştirip karşılık almak için harekete geçiyor… Onu canlandıran İnandık da öyle… İronik ve keyifli. oyunsuz oyun ve tepkisiz yansıma verir…

OKULDA ÖĞRETİLMEYEN ŞEYLER DÜNYASI: SİZCE KURULABİLİR Mİ?

‘Test Çekimi’ bir bölümün hikayesi… İlgili kişiye, sevgiliye olduğu kadar tüketiciye de hitap eden; Seyirciye perde arkasını, karavanın içini, yapımcının evini gösteren güzel bir anlatım… Deneme Çekimi, kısa bölümleri, güldüren ve kahkahalarla eleştirdiğiniz şeyin bir yansıması diyebiliriz. unutma sahneleri. Ya da artık eleştiriler bu şekilde yapılıyor… Kısa ve öz…

Her gün dünya çapında binlerce oyuncu binlerce seçmeye katılıyor; Her gün hayaller kurulup hayaller yıkılırken; Kübralar, Sudeler, Tanlar, Doruklar ilk günkü heyecanla kamera karşısına geçerken insan “keşke” diyor, Kübra’nın kendini tanımladığı yerden devam ediyor! Keşke o kar küresi kırılsa! Kırık olsa ve oyuncular “hikaye anlatıcıları”, yönetmenler “gezinmeyi kolaylaştırıcılar”, senaristler “oyuncular” olsa da; Üreticilerin kârsız, dikkatsiz “gösteri müteahhitlerine” dönüştüğü yeni bir dünya kurulsaydı… Okullarda öğretilmeyen şeylerin dünyası…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu